Silahtarağa Elektrik Santrali: İstanbul’un Enerjiyle Buluştuğu Nokta
Silahtarağa Elektrik Santrali, İstanbul’un modernleşme ve sanayileşme tarihinde özel bir yere sahiptir. 1913 yılında Macar Ganz Firması tarafından inşa edilen santral, Osmanlı İmparatorluğu’nun şehir şebekeli ilk elektrik santrali olarak hizmete girmiştir. İlk yıllarda saraylara, resmi kurumlara ve tramvay hatlarına enerji sağlayan tesis, zamanla elektrik dağıtımını Galata, Haliç ve Karaköy gibi merkezlerden Bakırköy ve Sarıyer’e kadar genişletmiş; böylece İstanbul’un hem fiziksel çehresini hem de toplumsal yaşamını kökten dönüştürmüştür.
1938’de millileştirilerek İstanbul Belediyesi’ne devredilen santral, 1983 yılına kadar aktif olarak çalışmış ve şehrin artan enerji ihtiyacını uzun yıllar boyunca büyük ölçüde karşılamıştır. 1968 yılına gelindiğinde İstanbul’un elektrik tüketiminin %92’si hâlâ bu tesisten sağlanıyordu. Başlangıçta İstanbul’u tek başına besleyen Silahtarağa, 1950’lerden sonra Anadolu’daki enerji sistemleriyle entegre olmuş, 1967’de Ambarlı Santrali’nin devreye girmesiyle Batı Anadolu şebekesine de bağlanmıştır.
Santralin kalbinde, yüksek ısıl değere sahip taş kömürüyle çalışan buhar kazanları ve türbinler yer almaktadır. Günde 1000 ila 1200 ton kömür tüketen tesis, yıllık ortalama 300.000 tonluk yakıt ihtiyacını karşılamak için Haliç kıyısında özel taşıma ve stok sistemlerine sahipti. Soğutma için saatte 30.000 ton su Haliç’ten alınırken, Alibeyköy ve Kağıthane dereleriyle desteklenen kapalı devre sistem sayesinde su kaynakları tekrar tekrar kullanıldı. Ancak, zamanla kömürün içerdiği sülfür oranının artması, sistemde ciddi ekipman aşınmalarına yol açtı.
Santral yalnızca bir enerji üretim merkezi değil, aynı zamanda yüzlerce çalışanın görev yaptığı bir endüstri yerleşkesiydi. Mühendislerden teknisyenlere, doktorlardan ambar memurlarına kadar 480’i aşkın kişi burada görev yapıyor; bu yapı, dönemin mühendislik anlayışını ve çalışma kültürünü somut biçimde yansıtıyordu.
Bugün artık üretim yapmayan Silahtarağa, İstanbul’un elektrikle tanışma hikâyesini anlatan yaşayan bir miras alanıdır. Ziyaretçilerine yalnızca teknik bilgileri değil, aynı zamanda bir kentin dönüşüm sürecini de aktaran bu santral, geçmişten bugüne uzanan bir enerji hafızası olarak varlığını sürdürmektedir.